Monark Kelebekleri ve Stephen Jenkinson
"Anlamadığın şeylere minnet duymak bilgedir, insandır, cesurdur ve zaruridir." / "That gratitude for what you don't understand is wise, human, brave, mandatory." Stephen Jenkinson
Noa, Monark Kelebekleri ve Her Şey’den:
Monark kelebekleri, pek çok özellikleriyle hayret uyandıran canlılar. Örneğin, dişi Monark kelebekleri yumurtalarını yalnızca ipek otunun üzerine bırakıyorlar. Her bir ipek otuna tek bir yumurta. Çünkü yumurtadan çıkan tırtıllar sadece ipek otu yiyorlar. Tırtılların tek işi yemek yemek, sonra da etraflarına bir koza örmek. Kozada başkalaşım geçiren tırtıllar dışarıya kelebek olarak çıkıyorlar. Monark kelebeklerinin en şaşırtıcı özelliği ise tıpkı kuşlar gibi göç etmeleri.
Kanada’da yaşayan Monark kelebekleri, her yıl havalar soğumaya başladığında bir araya toplanıp hep birlikte daha sıcak bir yere, Meksika’ya göç ediyorlar. Minicik cüsselerinden beklenmeyecek kadar uzun mesafeler katediyorlar. Üstelik ne pusulaları var ne de haritaları. Kanada’da, evlerinde havalar tekrar ısınmaya ve günler uzamaya başladığında ise aynı yolculuğun tam tersini yapıyorlar. Bu sefer, Meksika’dan yola ilk çıkanlarla evlerine varanlar aynı kelebekler olmuyor. Yola çıkanlar yolda bir yerlerde ölüyor, onların çocukları yola devam ediyor. Sonra onlar da bir yerlerde ölüyor ve onların çocukları yola devam ediyor. Evlerine varmaları dört beş nesil sürebiliyor.
Bu hep böyle devam ediyor.
illustratör: Serhat Gürpınar
Bir süredir Poetika Düşünce /Idea Kulübü’nde anlamak ve anlamlandrmak mefhumlarından dem vuruyoruz. Stephen Jenkinson, Noa, Monark Kelebekleri ve Her Şey’e yazdığı ön sözde şöyle demişti:
Anlamadığın şeylere minnet duymak bilgedir, insandır, cesurdur ve zaruridir.
That gratitude for what you don't understand is wise, human, brave, mandatory.
Yazının sonunda ön sözü Türkçe ve İngilizce metinler olarak paylaştım. Seveceğinizi düşünüyorum, yani inşallah seversiniz.
Ben Monark kelebekleri ilk kez Kanada’da, Stephen’ın çiftliğinde görmüştüm.
Merak ederseniz hikâyesi şöyle:
2019 yazı. Ela, Ali, annem ve ben Stephen’ın Golden Lake’teki çiftliğindeyiz, Kanada’da. Okan ölmüş, yeniden nasıl hayal kuracağımı henüz bilmiyorum, ölüm üzerine konuşmadık kimse bırakmamışım, okumadık kitap da. Hiç kimse kesmemiş, sonra bum, Stephen’ı görmüşüm, ya da aslında hatırlamışım, ne hikmetse Okan ölmeden ölüm ve yas üzerine okuduğum için Die Wise vardı elimde, sıra gelmemişti, o da ayrı bir hikâye.
Her şey birdenbire oldu, çiftliğe email yazdım, Stephen Avrupa’ya geliyordu, planlarına güzelimiz İstanbul’u da ekledi, oradan bize, İstanbul’a geldi, evimde ağırladım onu, yemek yedik, şarap içtik, bendeki fazlasıyla estetik Kapalıçarşı kitabına baktık, var ya hani Assouline kitapları, işte onlardan -Kapalıçarşı böyle değil artık Stephen, bunu bilerek gidelim e mi- Ayasofya’yı çok merak ediyordu, çocuk gibi sevinmişti gittiğimizde, eski İstanbul’da gezdik, mezunu olduğum Boğaziçi Üniversitesi’nde bir konuşma yaptı, çok güzeldi. Her şey çok güzeldi.
Gözümün nuru Ayasofya müzeydi henüz, şimdi gelebilse Stephen da gidebilecek olsak, ilk gittiğimiz gibi değil artık Stephen, bunu bilerek gidelim e mi der miyim, herhalde demem. Hayır buna mahal yok, hayal kırıklığı gündelik hayatın bir parçası oldu, görmeyince e nerede kaldı diye merak ettiğimiz bir alışkanlık hatta.
Haziranda İstanbul’daydı, iki ay sonra ağustosta -çocuklarla ve annemciğimle, çocukları bırakamazdım, annem de çocuklar için gelmeliydi, Stephen için bir ilkti- Kanada’daydım. Monark kelebekleri de çiftlikte gördüm. Hasılı ölümü anlatan Noa, Monark Kelebekleri ve Her Şey’in fikri içime, ben hiç fark etmeden Stephen Jenkinson’ın çiftliğinde düştü ve kendisi daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yaptı, kitabıma ön söz yazdı, bu da Stephen için bir ilkti.
Üç dört kişi ancak çevirebildiğimiz ve belki de aslında çeviremediğimiz Türkçe metin ve orijinali, aşağıda.
Fırsat eşitliği olmayan güzel memleketimde yapabildiklerimle gurur duymamayı erdem bilirim ama Stephen’ın bana bir ön söz vermiş olmasıyla gurur duyuyorum.
Takas et: her şeyi bilmeyi merak ile, sahte teminatları hakiki, yalın kafa karışıklığı ile takas et.
Trade in omniscience for wonder. Trade in false assurances for genuine, ordinary perplexity.
Her şeyi bilmemeye, şerefe.
Sepin
ORIGINAL (ENGLISH) BELOW
Noa, Monark Kelebekleri ve Her Şey Ön sözü
Bilinemez Parçalar, Stephen Jenkinson
Ölüm müessesesinde çalıştığım zamanlarda, beraber mesai yaptığım akıl sağlığı uzmanlarının çoğu ya da hemen hemen hepsi su psikolojik bilgelik kırıntısına bel bağlamış durumdaydı:
"Ölüm hakkında çocuklara karşı açık, direkt ya da basit bir tavır takınamazsın. Ne anne babalarının ölümü ne kendi ölümleri ne de herhangi birinin ölümü hakkında. Çünkü çocuklar sona erme kavramını anlamazlar. Süreksizliğin sürekliliğini anlamazlar da denebilir. Bu yüzden, onlarla bu başa çıkılmaz konuyu konuşmak zorunda kalırsan, örtmecelere, benzetmelere, masallara başvur ve birkaç yıl daha hayalleriyle bas başa kalmalarına izin ver."
Arkadaşlar; bu bakış açısına göre o günlerde ilgilendiğim yetişkinlerin çoğu ölümlerinin her daim yanı başlarında olduğu hakkında bilgilendirilmemeliydi. Aileler arasında da ölmekte olan birine bu münasebetsiz bilgiyi vererek canını sıkmak gerekir mi gerekmez mi diye bitmek bilmeyen, sayısız tartışma yaşanırdı. Gerekçe şuydu: Bunu yapmak işleri olsa olsa daha kötü hale getirir.
Böylesi insani delirtecek bir ruhsal ortamda yolunu nasıl bulursun?
Nasıl olacak, risk alarak. Çocuklara etraflarında olan biten bazı şeylerin ve sona erme gerçeğinin farkına varmaları için fırsat ver. Nedenini bilmiyorlar mi? Tabii ki bilmiyorlar. Sen de bilmiyorsun.
Tıbbi verilerin hepsini aldığında bunun nasıl olduğunu biliyorsun, ama tek bildiğin bu.
Şu yaşam/ölüm meselesinin nasıl işlediğini bilmemekte hiçbir sorun yok ki. Asıl sorun bilmenin her şeyi daha iyi bir hale getirdiğini farz etmekte. Öyle olmuyor. Takas et: her şeyi bilmeyi merak ile, sahte teminatları hakiki, yalın kafa karışıklığı ile takas et.
Çocuklar, anne babalarının, bazen yaşamın gidişatı karşısında bozguna uğradığını görmeyi hak ederler. Endişelerini, korkularını dindirmek için şipşak hokkabazlıklar üzerinden yaptıkları açıklamalarla onlara ısrarla yalan söylemelerini hak etmezler. Sen ne dersen de çocukların yine de endişeleri ve korkuları olacak. Bilmemenin gölgesinde senin de onların yanında, onlarla birlikte olduğunu, yaşamın muazzam gizemlerinin çözülmesi gereken sorunlar olmadığını bilmeleri gerekir. Anlamadığın şeylere minnet duymak bilgedir, insandır, cesurdur ve zaruridir.
Çocuklarla bu meseleler hakkında bir kitap okumak sana merak etmek için yer açar, ahkâm kesme isteğinin yoluna taş koymana yardımcı olur. Sen varsındır, çocuk vardır ve işlerin bazen nasıl gittiğine dair bir hikâye vardır.
Monark kelebeklerinin neden soğuk, mavi kuzeye doğru vahşi bir hac yolculuguna çıktıklarının, neden nesillerdir hep Yucatan'a geri döndüklerinin bir açıklaması yok. Tasvir ve merak; böylesi bir gizemle aynı dünyayı mesken tutmanın anahtarları bunlardır. Monark kelebekleri çiftliğime gelirler. Şimdi, ben bunları yazarken de buradalar. Yaz sonunda, ipek otlarının kadifemsi tohum zarflarının altına yavruları için mavi ve altın rengi parıltıları olan kozalar örerler. Sürüler halinde uçuşurlar, sonra soğuklar gelir ve bir süreliğine yok olurlar. Sonra ertesi sene aynı şey yeniden yaşanır, genellikle. Bedenlerinde, sahip oldukları hiçbir şeyde düşünen, hesaplayan, bilen bir şey yok; yine de hikâyelerini sürdürmek için binlerce kilometreyi, nesillerce sürecek bir zamanı aşarlar.
İlk bakışta öyle görünmeyebilir ancak zekice risk alan bir kitap bu; esaslı bir gizemi çocuk ölçeğine uygun bir şekilde anlatıyor. Kim bilir belki büyükler de bu gizemle baş edebilirler.
Eylül, 2020
The Unknowable Bits, Stephen Jenkinson
When I worked in the death trade, there was a bit of psychological wisdom, relied upon by most or almost all of the mental health professionals I worked alongside of, that went like this:
“You can't be clear or direct or plain with kids about death. Not about their parents' death, not about their death, not about any kind of death.
Here's why: kids don't understand the concept of finality. They don't understand the permanence of impermanence, you might say.
So employ euphemisms, similes, fables instead, if you must discuss the insurmountable subject with them, and leave them to their fantasies for a few more years.”
Friends: by that standard, most adults I worked with in those days shouldn't have been told about their immanence of their death. And of course there were countless, endless arguments within families about whether a dying person should be bothered with being told this inconvenient information. The rationale: it would just make things worse.
How to navigate your way through the crazy-making of this kind of psychic weather?
Risk, that's how. Take a chance on kids being hip to some of the the comings and goings around them, to the fact of endings. They don't know why? Of course not. You don't know why either. You know how, once you get all the medical information, but that's all.
There's nothing wrong with not knowing how the whole life/death thing works. There is something wrong with pretending that knowing makes everything better. It doesn't. Trade in omniscience for wonder. Trade in false assurances for genuine, ordinary perplexity.
Kids deserve to see parents stymied by how life goes sometimes. They don't deserve to see parents devoutly lying to them for the sake of a brutally temporary sleight-of-hand explanation calculated to allay their concerns, their fears. They'll have concerns and fears anyway, no matter what you say. They need to know that you're there in the shadow of unknowing alongside them, with them, that life's big mysteries aren't problems to solve. That gratitude for what you don't understand is wise, human, brave, mandatory.
Reading a book about these things with kids gives you room to wonder, helps stymy the instinct to pontificate. There's you, there's the child, and there's a story about how things go sometimes.
Monarch butterflies - their wild pilgrimage to the cold blue north, their generations-long return to the Yucatan - have no explanation. Description and wonder: those are the keys to inhabiting the same world as this kind of mystery. They come to my farm. They're here right now, as I write this. They make the cocoon for their young on the velvety underside of milkweed pods, all luminescent blue and gold in the late summer. They dip and dive in their scores, and the cold comes, and they're gone, for a while. And, usually, it happens again, the next year. There's nothing to their bodies, to whatever they might have that thinks and calculates and knows ... and they manage thousands of miles and generations of time to make their storied way in life.
It may not seem like it at first, but this is a properly risky book, about a properly child-scaled mystery, that grown ups might manage.
September, 2020
Not: Bu yayını takip edenlerle ayda bir Poetika Düşünce/Idea Kulübü buluşmalarımız oluyor. Detayları ve içerikleri de aşağıdaki “Kulüp Detayları” başlıklı, mavi görselli gönderide; en altta mavi fontla “Read full story” yazan yere tıklayarak whatsapp grubu link’ine, metinlere, sorulara, toplam 17 saat süren video kayıtlarına ulaşabilirsiniz.
Hayatı, olan biteni dert edinen, okuyan yazan, neşelenen ve birlikte düşünen güzel bir ekip olduk, üye değilseniz kulübe sizleri de beklerim/(z).
Sevgiler herkese,
Sepin
Bir kez bir soru sormuştum Jenkinson’a. Soruyu gerçekten sordum da yanıtladı mı, başkası mı sormuştu, ben tam sormayı düşünürken o yanıtlamış mıydı hiç hatırlamıyorum. Ama ben soruyu sordum, o da yanıtladı 😊
“Her şeye bambaşka bir yerden bakmayı nasıl başarıyorsunuz?”
“Bilmediğimi kabul ederek”
Önsözdeki cümle bu yanıta geri görürdü beni.
Çok etkilemişti beni bu cümle. Hayatımda işim de dahil pek çok alanda uygulamaya çalışıyorum hatta. En zor kısmı, bilmediğimi kabul etmek. Ondan sonra sorulara, yanıtlara, yeniden bildiğini sandığın noktalara gidebiliyorsun.
Monark Kelebekleri’nin nesiller süren göçü gibi.
Tek ömürde bile, nesiller sürüyor yol alabilmek.