Ah Lilith! Gençlik yıllarımın bilgesi. Baba Yaga’dan önce Lilith vardı 😆
—
Bu çıplaklık konusu ne garip bir perspektif değişimi değil mi? Mesela hayvanları “çıplak” olarak görmeyiz. İnsanlara özgüdür.
Üstelik kültüreldir de, dereceleri bakımından.
Mesela Doğu Anadolu’nun bir köyünde kısacık şortumuzla dolaşırsak “çıplak” olarak görülürüz.
Mesela Kopenhag’da kışın ortasında buzu kırıp çırılçıplak suya dalıp çıkan 70’inde teyzelerle amcalar görebilirsiniz yoldan geçerken. Bu “normal”dir. Ya da bana daha enteresan gelen, lise mezuniyetinde tüm sınıf birlikte çıplak olarak denize girer. Bu da geleneksel’dir hatta.
Bildiğimiz hikayelere, başkalarını eklediğimizde bütüne yaklaşmak böyle bir şey. Kendimizi içine hapsettiğimiz algılar kırıldıkça, kendimize anlattığımız hikayeler de değişir/dönüşür.
Geçmiş artık öylece duran, değiştiremeyeceğimiz bir gerçeklik olmaktan çıkar. Adem ve Havva hikayesi bile, artık Rab’bın anlattığından başkadır.
Bence zaten hepimiz bu dünyaya farklı olasılıkları var etmek için geldik. Sadece şimdi’ye dair değil, zamanın bütününe dair. “Başka bir olasılık da mümkün mü?” sorusu.. İç içe, tekrar tekrar.
Ah Lilith! Gençlik yıllarımın bilgesi. Baba Yaga’dan önce Lilith vardı 😆
—
Bu çıplaklık konusu ne garip bir perspektif değişimi değil mi? Mesela hayvanları “çıplak” olarak görmeyiz. İnsanlara özgüdür.
Üstelik kültüreldir de, dereceleri bakımından.
Mesela Doğu Anadolu’nun bir köyünde kısacık şortumuzla dolaşırsak “çıplak” olarak görülürüz.
Mesela Kopenhag’da kışın ortasında buzu kırıp çırılçıplak suya dalıp çıkan 70’inde teyzelerle amcalar görebilirsiniz yoldan geçerken. Bu “normal”dir. Ya da bana daha enteresan gelen, lise mezuniyetinde tüm sınıf birlikte çıplak olarak denize girer. Bu da geleneksel’dir hatta.
Bildiğimiz hikayelere, başkalarını eklediğimizde bütüne yaklaşmak böyle bir şey. Kendimizi içine hapsettiğimiz algılar kırıldıkça, kendimize anlattığımız hikayeler de değişir/dönüşür.
Geçmiş artık öylece duran, değiştiremeyeceğimiz bir gerçeklik olmaktan çıkar. Adem ve Havva hikayesi bile, artık Rab’bın anlattığından başkadır.
Bence zaten hepimiz bu dünyaya farklı olasılıkları var etmek için geldik. Sadece şimdi’ye dair değil, zamanın bütününe dair. “Başka bir olasılık da mümkün mü?” sorusu.. İç içe, tekrar tekrar.
Bana göre Türk edebiyatında en güzel bir mis en abyme örneği Murat Gülsoy tarafından yazılmış Karanlığın Aynasında isimli romandır.
Bir solukta okudum. Yazan ellerine sağlık