Doğada tüm şekiller birbirini tekrar eder ama hiçbir zaman tıpatıp aynı çizgiyi takip etmez.
Kaos teorisinin meşhur kelebek çizimi vardır ya. Bir yanında doğum-çocukluk, bir yanında yaşlılık-ölüm var bence o kelebek kanatlarının.
Anlayabilelim diye iki boyutlu çizilir ama her iki kanat da üç boyutludur. Birer spiral gibi.
Şanslı olanlarımız doğum-çocukluk spiralimizden çıkıp, yaşlılık-ölüm spiraline doğru ilerleyeceğiz.
Evet, hepimiz aynı şeyleri yaşayacağız. Ama hepimiz aynı şeyleri bambaşka yaşayacağız.
Kaos, en karmaşık sistemlere bile düzen getirmeyi bilir. Ama o düzeni öyle kurar ki her şey biriciktir.
(Serdar Ortaç’ın sözü geliyor aklıma, şarkılarından birinin başka bir şarkıdan “esinlendiği”ne dair soruya şöyle yanıt vermişti: Topu topu 7 nota var, ne kadar farklı müzik yapabiliriz ki? Ne alakası var bilmem, ama aklıma geliverdi işte 😊)
gelişimsel travmayı şöyle tarif etmek mümkün: Çocukluk döneminde, olur da hayat bizim elimizi bırakırsa(!) düşeceğimiz platformun hiç inşa edilmemiş ya da derme çatma bir şekilde inşa edilmiş olması.
Sepin, bir travma tanimi ancak bu kadar basit, ama ancak bu kadar da ikna edici olabilir benim icin. Senle yolum kesistiginden beri, bugüne kadar cok karmasik olan bir sürü sey, cok basit anlasilir olmaya basladi. Tesekküler, emegine ve cabana.
İlikilerdeki sınır koyma konusundaki bu büyük vurgunun yanlışlığına ben de inanıyorum. Hatta, gerçek ilişkilerde, insanların sınır koymaya ihtiyacı olmaması gerektiğini düşünüyorum.
İsanların birbirinden rahatsız oldukları ya da yapılmasını istemedikleri şeylerin tamamen yok olmasından bahsetmiyorum.
Ama bir şeye sınır koymak ve onu korumaya çalışmak, savaşta olduğunun göstergesidir. Ben rahatsız olduğum şeyi dile getiririm, bu anlamda sınırımı çizerim evet, ama karşımdaki kişi her seferinde sınırımı zorluyorsa, sınırımı ona karşı korumamın ne kadar büyük bir başarı olduğu tartışılır bence. Sınırlar, ifade edildikten sonra korunması gerekmediğinde anlamlıdır.
Yoksa, bir ilişkiyi sürdürebilmek için sürekli sınırlar çizmen ve o sınırları koruman gerekiyorsa, yaşadığın şey bi ilişki değil, bi çekişme bi güç yarışı, bi kim kazanacak oyunudur. Ve sınırlar da, bu alana çok kolay alet olabilen şeyler...
Gene yaptı ama bu sefer sınırımı korudum. Neden, sınır koyduğn bi alanda gene de şansını deneyen birine yeniden şans veriyorsun? Senin güçlü olman, onun sınır ihlal denemesini meşrulaştırmaz. Hayatında, enerjinin yarısını etrafında sürekli sınırlarını hatırlatman gereken insanları geri kovalamaya harcamak mı istiyorsun?
Piyasanın sana önerdiği şey, evet etrafta yırtıcılar var, ama sen sınır koyarak onlardan korunabilirsin Gel sana nasıl sınır koyacağını öğreteyim. Piyasanın kendisinin çarpıklığından, o 'avcıların' neden var olduğundan, nasıl olştuğundan bahsetmek isteyen kimse yok...
Popülaritenin gündeminde olan sınır koyma mevzusu bilişsel olarak sanki bir geviş getirme ve pasif bir şiddet gibi geliyor bana yani tavsiye edilen unsurlar ile ilişkilenmeyi sağlamaya çalıştığında zaten kendin olamadığın gibi karşı tarafla da gerçekçi ve samimi bir bağ kurulamayacağını hissettiriyor. Öte yandan nörosepsiyon gibi bir mekanizma varken ve kendi içsel halini tanımlayamadığın bir yerden istediğimiz kadar entellektüel bilgi ile ilişki kurmaya çalışmak karada kürek çekmek gibi. İlişkinin (kendinle bile) zeminine serinkanlı, saygılı bir bakış açısı yerleştirdiğinde ne kadar yaklaşıp/yaklaştırıp, ne kadar uzaklaşıp/uzaklaştıracağını da kestirebiliyor insan ve zaten bu salınımda ilişkinin doğası. Sepin ☺️ özellikle atalarımızın ve kendimizin hikayelerine dönme konusundaki yol göstericiliğin sayesinde hatırlanmak isteyen çok parça yerine oturdu farklı bir sükunet ve neşe hali geldi gibi. Zira son yıllarda faydalı da olsa bir çok devşirme teknik bedene uymayan ölçüde kıyafet gibiydi. Sevgilerimle
Doğada tüm şekiller birbirini tekrar eder ama hiçbir zaman tıpatıp aynı çizgiyi takip etmez.
Kaos teorisinin meşhur kelebek çizimi vardır ya. Bir yanında doğum-çocukluk, bir yanında yaşlılık-ölüm var bence o kelebek kanatlarının.
Anlayabilelim diye iki boyutlu çizilir ama her iki kanat da üç boyutludur. Birer spiral gibi.
Şanslı olanlarımız doğum-çocukluk spiralimizden çıkıp, yaşlılık-ölüm spiraline doğru ilerleyeceğiz.
Evet, hepimiz aynı şeyleri yaşayacağız. Ama hepimiz aynı şeyleri bambaşka yaşayacağız.
Kaos, en karmaşık sistemlere bile düzen getirmeyi bilir. Ama o düzeni öyle kurar ki her şey biriciktir.
(Serdar Ortaç’ın sözü geliyor aklıma, şarkılarından birinin başka bir şarkıdan “esinlendiği”ne dair soruya şöyle yanıt vermişti: Topu topu 7 nota var, ne kadar farklı müzik yapabiliriz ki? Ne alakası var bilmem, ama aklıma geliverdi işte 😊)
gelişimsel travmayı şöyle tarif etmek mümkün: Çocukluk döneminde, olur da hayat bizim elimizi bırakırsa(!) düşeceğimiz platformun hiç inşa edilmemiş ya da derme çatma bir şekilde inşa edilmiş olması.
Sepin, bir travma tanimi ancak bu kadar basit, ama ancak bu kadar da ikna edici olabilir benim icin. Senle yolum kesistiginden beri, bugüne kadar cok karmasik olan bir sürü sey, cok basit anlasilir olmaya basladi. Tesekküler, emegine ve cabana.
İlaç gibi geldi, şifa oldu bu yazı...
İlikilerdeki sınır koyma konusundaki bu büyük vurgunun yanlışlığına ben de inanıyorum. Hatta, gerçek ilişkilerde, insanların sınır koymaya ihtiyacı olmaması gerektiğini düşünüyorum.
İsanların birbirinden rahatsız oldukları ya da yapılmasını istemedikleri şeylerin tamamen yok olmasından bahsetmiyorum.
Ama bir şeye sınır koymak ve onu korumaya çalışmak, savaşta olduğunun göstergesidir. Ben rahatsız olduğum şeyi dile getiririm, bu anlamda sınırımı çizerim evet, ama karşımdaki kişi her seferinde sınırımı zorluyorsa, sınırımı ona karşı korumamın ne kadar büyük bir başarı olduğu tartışılır bence. Sınırlar, ifade edildikten sonra korunması gerekmediğinde anlamlıdır.
Yoksa, bir ilişkiyi sürdürebilmek için sürekli sınırlar çizmen ve o sınırları koruman gerekiyorsa, yaşadığın şey bi ilişki değil, bi çekişme bi güç yarışı, bi kim kazanacak oyunudur. Ve sınırlar da, bu alana çok kolay alet olabilen şeyler...
Gene yaptı ama bu sefer sınırımı korudum. Neden, sınır koyduğn bi alanda gene de şansını deneyen birine yeniden şans veriyorsun? Senin güçlü olman, onun sınır ihlal denemesini meşrulaştırmaz. Hayatında, enerjinin yarısını etrafında sürekli sınırlarını hatırlatman gereken insanları geri kovalamaya harcamak mı istiyorsun?
Piyasanın sana önerdiği şey, evet etrafta yırtıcılar var, ama sen sınır koyarak onlardan korunabilirsin Gel sana nasıl sınır koyacağını öğreteyim. Piyasanın kendisinin çarpıklığından, o 'avcıların' neden var olduğundan, nasıl olştuğundan bahsetmek isteyen kimse yok...
Popülaritenin gündeminde olan sınır koyma mevzusu bilişsel olarak sanki bir geviş getirme ve pasif bir şiddet gibi geliyor bana yani tavsiye edilen unsurlar ile ilişkilenmeyi sağlamaya çalıştığında zaten kendin olamadığın gibi karşı tarafla da gerçekçi ve samimi bir bağ kurulamayacağını hissettiriyor. Öte yandan nörosepsiyon gibi bir mekanizma varken ve kendi içsel halini tanımlayamadığın bir yerden istediğimiz kadar entellektüel bilgi ile ilişki kurmaya çalışmak karada kürek çekmek gibi. İlişkinin (kendinle bile) zeminine serinkanlı, saygılı bir bakış açısı yerleştirdiğinde ne kadar yaklaşıp/yaklaştırıp, ne kadar uzaklaşıp/uzaklaştıracağını da kestirebiliyor insan ve zaten bu salınımda ilişkinin doğası. Sepin ☺️ özellikle atalarımızın ve kendimizin hikayelerine dönme konusundaki yol göstericiliğin sayesinde hatırlanmak isteyen çok parça yerine oturdu farklı bir sükunet ve neşe hali geldi gibi. Zira son yıllarda faydalı da olsa bir çok devşirme teknik bedene uymayan ölçüde kıyafet gibiydi. Sevgilerimle
Sepin hanım, duygu ve düşüncelerinizi yansıtan kaleminize ve duruşunuza şükranla