“Alır mısınız?” yerine belki de; “(elimden) Tutar mısınız?”, “(belime) Sarılır mısınız?”, “(sırtıma) Destek olur musunuz?” ya da bi zahmet “(insanı/canlıyı/yaşamayı) Sever misiniz?” sorularını öneriyorum…. Zaten Harrods yerine de Londra’nın bit pazarlarını severim ….(soğuk) Gri yerine de gökyüzü mavisi ya da çiçek sarısı, en kötü pofuduk bulut grisi bana daha uygun….
Agitlarin Tanrisi’ni pandemide Akyaka’da esimle kavga edip, kizimla basbasa gecirdigim bir Pazar gunu okudum ve bir gunde bitirdim, kizima nasil bir enerji gecti ise gun boyu, anne olmeni istemiyorum diye agladi ve biz de ayni kitaptaki gibi ölűmün soguk yuzunu baska bir seye donusturmeye calistik.Almak demisken ben son zamanlarda almayi ogrenmeye calisiyorum, bana alir misin dendiginde,burnum dusse almam demeden kabul etmeye calisiyorum:)
Pandemi döneminde okumuştum, Ağıtların Tanrısı nı, okurken içim dışıma çıkmıştı ağlamaktan. Kendimden ve düşüncelerime yakin cümleler ve sözcükler beni mest etmişti, hiç bitmesini istememiştim, hayatın içinde olan durumları çok güzel anlatmıştı Sevgili Sepin, acı yı ve yaşamı bu kadar güzel anlatan başka kitap okumadım diye söyleyebilirim. Sanırım tekrar okuyacağım...
Ah Sepin nasıl içime işledi o "alır mısın" şimdi bütün alır mısınlar da o insan müsveddesi UZUN u hatırlayacağım. Bir Uzun daha var ki o da hep "VER "ilsin istiyor. Hep ver hep ver ... Benim ise içime cam kırıkları dolduran cümlem "hiçbir şey olmaz"
Senin,o süreçte içinde beliren öfkenin bütün iliklerine kadar vücudunda dolanışını ,yaşadığın vahşi ızdırabın kaleminden dökülürken çıkarttığı ah sesini , yaşadığın acıya dair hissetiklerinin başka birisinde karşılık bulmamasını tam olarak anlamıyor olabilirim ama benzer bir acıyı tanıyorum. Benim hiç babam ölmedi. Daha doğrusu babam zaten ben daha emeklerken öldüğü için onun öldüğü ana ,ölmeden yaşadığı ızdıraba ,yavaş yavaş eriyişine ve sonra bedenen yok oluşuna şahit olmadım. Ama annem öldü. Hem de göz göre göre hem de hayatı boyunca yaşadığı onca acı yetmezmişcesine canı çok yanarak. Ne büyük çaresizlik !Bence Çaresizlik insanın kendisiyle ilgili olmuyor kendi dışındakine oluyor. Bir şey yapamamak öylece onun acı çekişine şahit olmak sadece yaradana sığınmak ve onun yüreğine su serpmesini beklemekten başka birşey gelmiyor elinden. Seni bana çeken ortak yas duygumuzdu. Ben senin kadar derin ve vurucu anlatamıyorum ama bu acemiliğe rağmen yazmaktan kendimi alamıyorum. Sebebi ne olursa olsun kimin acısı olursa olsun ölümü tecrübe etmiş biri ,o acıya tanıdık. Nurlarda uyusunlar🤲❤️
Cam kırıkları. Sindirim sisteminden sonra damarlarında bir ömür boyu kalan cam kırıkları. İnsanda adaptasyon özelliği olmasaydı, İnsan kalır mıydı bilemiyorum. Sanırım bizi hayatta tutan, her şeye rağmen merak etmeye, anlamaya, sevmeye ve keyif almaya muvafık kılan yegane özelliğimiz adapte olabilmek.
Hayat olup duruyor, iyi ki cam kırıklarıyla harmanlanarak yepyeni benliklere bürünebiliyor ve gerçekten yaşamaya devam edebiliyoruz. Mesela kabuğunu bir taşın üzerine bırakıp yeni derisiyle hayatına devam eden sürüngenler gibi... Doğa ne acayip di mi? Döngü, spiral, döngü, spiral, dönüşüm - until the end of times.
Ağıtların Tanrısı.. Ah, bu nasıl sevmektir, bu nasıl yanmaktır diye diye, her satırında sizlere sabır dileye dileye, dualar ederek okuduğum kitap..Dilerim bir daha hiç böylesi acılarla sınanmazsınız🙏🏻
‘Babam hastalandığında çocukluğum da hastalanmıştı, babam öldüğünde çocukluğum da ölmüştü.’ Bu cümleyi okur okumaz böyle hisseden tek kişi ben değilmişim diyip bir ‘oh çektim’ kendi adıma. Uzun yıllar, yetişkin halimle bile böyle düşündüğüm zamanlar, içimin bir yerlerinde abartıyor musun Göksu, tek sen misin kaybı olan diyen bir ses çıkardı, hala bile çıktığı oluyor. Yaş olmuş 51 ama 11 yaşında annesi hastalanan ve 13 yaşında annesini kaybeden çocuk Göksu’nun çocukluğu hakikaten bitti o günlerde. Çocukluk bitti, ergenlik yaşanmadan yetişkin olundu. Babamın hakkını ödeyemem, tek ebeveyn olarak bizi büyüttü. Aslında birlikte büyüdük, destek olduk birbirimize. Bir anne tek ebeveyn kalınca, toplum onun çocuklarını tek yetiştirmesini ister, hatta evlenirse garipsenir ya, erkekte de tam tersi. Erkek başına 2 kız çocuğu nasıl büyütülür ? Ama büyüdü o 2 kız çocuğu. O gece babama ilk sorum ‘Baba evlenmeyeceksin değil mi?’ olmuştu. Babam evlenmedi, hayatını bize, iki kızına adadı, çok şükür hayatta ve her fırsatta iyi ki evlenmedim, der gurur duyar bu kararıyla. Ama biz de iki kız çocuğu, onu yormamak için çocuk olmayı bırakmışızdır çoğu zaman. Hayat önümüze bir şeyler getiriyor. O gelenle yoğrulup başka bir şeylere evriliyoruz , bazen zamansız belki de tam zamanında… kim bilir…
Bir süredir uzunları sevemiyorum zaten. Bir küfür de bu uzuna savurdum bu sabah!
Al’makla ilişkimiz halihazırda nasıl kırılgan. Bir de bu “301 kişiyi aldık komserim” kullanımı var.
Almak kelimesi yerine başka bir şey koymalı.
oyunu ne güzel yakalamışsın bernacım, sarıldım!
Ah Sepinn bu nasıl bi anlatmadır ve bu uzununki nasıl bi öküzlüktür..
Ocak 13’de kaybettim babamı bende. Çok ani oldu hala inanamıyorum. Ertesi gece oturdu içime, sanki bi gecede büyümüştüm.
başın sağ olsun ferdacım, allah rahmet eylesin, sizlere sabır versin.
“Alır mısınız?” yerine belki de; “(elimden) Tutar mısınız?”, “(belime) Sarılır mısınız?”, “(sırtıma) Destek olur musunuz?” ya da bi zahmet “(insanı/canlıyı/yaşamayı) Sever misiniz?” sorularını öneriyorum…. Zaten Harrods yerine de Londra’nın bit pazarlarını severim ….(soğuk) Gri yerine de gökyüzü mavisi ya da çiçek sarısı, en kötü pofuduk bulut grisi bana daha uygun….
sarıldım canım biçem.
Agitlarin Tanrisi’ni pandemide Akyaka’da esimle kavga edip, kizimla basbasa gecirdigim bir Pazar gunu okudum ve bir gunde bitirdim, kizima nasil bir enerji gecti ise gun boyu, anne olmeni istemiyorum diye agladi ve biz de ayni kitaptaki gibi ölűmün soguk yuzunu baska bir seye donusturmeye calistik.Almak demisken ben son zamanlarda almayi ogrenmeye calisiyorum, bana alir misin dendiginde,burnum dusse almam demeden kabul etmeye calisiyorum:)
"burnum düşse almam" - çok iyiymiş. nasıl bitirdiniz uzun o kitap. çok sevgiler.
Pandemi döneminde okumuştum, Ağıtların Tanrısı nı, okurken içim dışıma çıkmıştı ağlamaktan. Kendimden ve düşüncelerime yakin cümleler ve sözcükler beni mest etmişti, hiç bitmesini istememiştim, hayatın içinde olan durumları çok güzel anlatmıştı Sevgili Sepin, acı yı ve yaşamı bu kadar güzel anlatan başka kitap okumadım diye söyleyebilirim. Sanırım tekrar okuyacağım...
çok teşekkür ederim, sarıldım kocaman.
Ah Sepin nasıl içime işledi o "alır mısın" şimdi bütün alır mısınlar da o insan müsveddesi UZUN u hatırlayacağım. Bir Uzun daha var ki o da hep "VER "ilsin istiyor. Hep ver hep ver ... Benim ise içime cam kırıkları dolduran cümlem "hiçbir şey olmaz"
Senin,o süreçte içinde beliren öfkenin bütün iliklerine kadar vücudunda dolanışını ,yaşadığın vahşi ızdırabın kaleminden dökülürken çıkarttığı ah sesini , yaşadığın acıya dair hissetiklerinin başka birisinde karşılık bulmamasını tam olarak anlamıyor olabilirim ama benzer bir acıyı tanıyorum. Benim hiç babam ölmedi. Daha doğrusu babam zaten ben daha emeklerken öldüğü için onun öldüğü ana ,ölmeden yaşadığı ızdıraba ,yavaş yavaş eriyişine ve sonra bedenen yok oluşuna şahit olmadım. Ama annem öldü. Hem de göz göre göre hem de hayatı boyunca yaşadığı onca acı yetmezmişcesine canı çok yanarak. Ne büyük çaresizlik !Bence Çaresizlik insanın kendisiyle ilgili olmuyor kendi dışındakine oluyor. Bir şey yapamamak öylece onun acı çekişine şahit olmak sadece yaradana sığınmak ve onun yüreğine su serpmesini beklemekten başka birşey gelmiyor elinden. Seni bana çeken ortak yas duygumuzdu. Ben senin kadar derin ve vurucu anlatamıyorum ama bu acemiliğe rağmen yazmaktan kendimi alamıyorum. Sebebi ne olursa olsun kimin acısı olursa olsun ölümü tecrübe etmiş biri ,o acıya tanıdık. Nurlarda uyusunlar🤲❤️
canım ilknur. kitabını merakla bekliyorum! çok sevgiler, sarıldım.
İçimde hissettim hikayeyi. ❤️
çok sevgiler.
Cam kırıkları. Sindirim sisteminden sonra damarlarında bir ömür boyu kalan cam kırıkları. İnsanda adaptasyon özelliği olmasaydı, İnsan kalır mıydı bilemiyorum. Sanırım bizi hayatta tutan, her şeye rağmen merak etmeye, anlamaya, sevmeye ve keyif almaya muvafık kılan yegane özelliğimiz adapte olabilmek.
Hayat olup duruyor, iyi ki cam kırıklarıyla harmanlanarak yepyeni benliklere bürünebiliyor ve gerçekten yaşamaya devam edebiliyoruz. Mesela kabuğunu bir taşın üzerine bırakıp yeni derisiyle hayatına devam eden sürüngenler gibi... Doğa ne acayip di mi? Döngü, spiral, döngü, spiral, dönüşüm - until the end of times.
Kalbine, kalemine sağlık Sepin, var ol <3
until the end of times, ne güzel demişsin deko, öpüyorum.
Ağıtların Tanrısı.. Ah, bu nasıl sevmektir, bu nasıl yanmaktır diye diye, her satırında sizlere sabır dileye dileye, dualar ederek okuduğum kitap..Dilerim bir daha hiç böylesi acılarla sınanmazsınız🙏🏻
hiçbirimiz, amin, çok sevgiler.
‘Babam hastalandığında çocukluğum da hastalanmıştı, babam öldüğünde çocukluğum da ölmüştü.’ Bu cümleyi okur okumaz böyle hisseden tek kişi ben değilmişim diyip bir ‘oh çektim’ kendi adıma. Uzun yıllar, yetişkin halimle bile böyle düşündüğüm zamanlar, içimin bir yerlerinde abartıyor musun Göksu, tek sen misin kaybı olan diyen bir ses çıkardı, hala bile çıktığı oluyor. Yaş olmuş 51 ama 11 yaşında annesi hastalanan ve 13 yaşında annesini kaybeden çocuk Göksu’nun çocukluğu hakikaten bitti o günlerde. Çocukluk bitti, ergenlik yaşanmadan yetişkin olundu. Babamın hakkını ödeyemem, tek ebeveyn olarak bizi büyüttü. Aslında birlikte büyüdük, destek olduk birbirimize. Bir anne tek ebeveyn kalınca, toplum onun çocuklarını tek yetiştirmesini ister, hatta evlenirse garipsenir ya, erkekte de tam tersi. Erkek başına 2 kız çocuğu nasıl büyütülür ? Ama büyüdü o 2 kız çocuğu. O gece babama ilk sorum ‘Baba evlenmeyeceksin değil mi?’ olmuştu. Babam evlenmedi, hayatını bize, iki kızına adadı, çok şükür hayatta ve her fırsatta iyi ki evlenmedim, der gurur duyar bu kararıyla. Ama biz de iki kız çocuğu, onu yormamak için çocuk olmayı bırakmışızdır çoğu zaman. Hayat önümüze bir şeyler getiriyor. O gelenle yoğrulup başka bir şeylere evriliyoruz , bazen zamansız belki de tam zamanında… kim bilir…
anneciğine rahmet, babacığına hürmet. sarıldım göksu.