Eylülü yazdım. Ekimde görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın, birbirimize lazımız.
Eylül bana bomba gibi geldi. Bir şeyler oldu, kendimi hamileyken adının “nesting” olduğunu öğrendiğim vaziyette buldum: harıl harıl derleme, toplama, düzenleme. Evin altını üstüne getirdim, kolilerce kitap ayırdım, büyük kütüphanemi ve üç kitaplığımı çiçek gibi dizdim. Büyük kütüphanede sadece edebiyat, Türkçe edebiyat isme göre alfabetik sırayla -Latife Tekin L’de- yabancı edebiyat ister Türkçe ister İngilizce olsun soy ismine göre alfabetik sırayla -Dostoyevski D’de.- Küçük kitaplıkları ise İstanbul, ada, felsefe, tarih, edebiyat eleştiri, mitoloji, sanat, etimoloji, sözlük, psikanaliz, ebeveynlik, çocuk edebiyatı, geyik, en geyik vb kategorilere göre tanzim ettim. Bu eve taşınalı yedi seneyi geçti ve başından beri bunun hayalini kuruyordum, sonunda becerdim. Yedide keramet var, bazı şeylerin yedisinin gün-ay-sene fark etmez çıkması lazım, Okan öleli de yedi sene oldu zaten ve yeni romanın kurgu matematiği yedi rakamı üzerinden gidiyor.
Neyse kitaplar diyordum, elimi korkak alıştırmadım! Çocuk kitaplarını Ali’nin okul kütüphanesine bağışladım, bir kısmını kendilerine alacaklar, bir kısmını da köy okullarında kurdukları kütüphanelere gönderecekler. Bir daha okumayacağımı bildiğim diğerlerini -tam tamına altı koli kitap- sevgili Nedret İşli Bey’le oğlu Gökçe Bey’e yani Turkuaz Sahaf’a götürüp değiş tokuş yapacağım, daha önce de yapmıştım, müthiş bir haz benim için, belki üç yüz sene önceden bir İstanbul kitabına bu yöntemle erişebilme ihtimali… Geçen sene Turkuaz Sahaf’ta gözüme kestirdiğim Osmanlıca bir İstanbul haritası vardı, bayılmıştım fakat bütçemin üzerindeydi. Duruyorsa o haritaya niyetlendim ya da artık ne çıkarsa bahtıma, takasımızın akıbetini haber veririm.
Ay başında İstanbul’un yazlık sefaretlerini ve konaklarını konu alan ve bolca hikâye dinlediğim bir boğaz gezisine katıldım. Akabinde de ta Bostancı’da daha önce hiç gitmediğim bir meyhanede, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İstanbul’un Sayfiye Kültürü temalı bir yemeğe. Mekânların ve İstanbul’un hikâyelerini dinlemeyi ne kadar sevdiğimi hatırladım. Sevdiğin şeyleri hatırlamak güzel.
Geçen kış Noa Serisi’ne dördüncü kitap niyetiyle bir hikâye yazmıştım. Politik ve zor bir konu üzerine. Martta yayın kurulundan geçti. Yazın başından itibaren de kitabın boyutunu, şeklini, ele alındığında yaşatacağı hissi eski Noalar’dan farklı bir şekilde hayal etmeye başladım ya da belki başından beri öyle hayal ediyordum de yazın bunu dillendirdim. Yayınevim de sağ olsun hesap kitap yaptı -çünkü istediğim şey maliyeti artırıyor- ve değişikliği onayladı. Yediden yetmişe her yaşa hitap edecek bir format planıyla ilerliyoruz -yedi hemen geldi fark ettiyseniz- yurt dışında örnekleri çok. Editörüm yine Keriman Güldiken, illüstratörüm yine Ayşe Deniz Şahin. (İşleri
hesabında, çok güzeller!) Keriman’la üçüncü, Deniz’le ikinci kitabım olacak. Metni henüz kilitlemedik, hatta hafta sonu revizyonları bitirmem gerekiyor ama hiçbiri desenleri konuşmaya mani değil. Deniz ay başına eskizleri bitiriyor. Neler çıkaracağını merak ediyorum, yaz boyunca geleneksel çalışmış hep, üzerine kitap geldi, bunda deneyecek şimdi. Tabii ki son söz hep Keriman’ın. Ben konusuyla ve formatıyla risk alıyorum, Deniz illüstrasyon tarzıyla, Keriman ise her şeyiyle ve kendi dahil hepimizle. Umarım güzel olur.Şimdi de canımı dişime taktım, yeni romana çalışıyorum.
Ayrıca birkaç haftadır dil derslerine ve bir sanatçının teori derslerine katılmaya başladım. Kırk yaşından sonra yüksek lisans yapmış iflah olmaz bir öğrenciyim. Hayat merakı herhalde, tuhaf bir iştah. Kafam açılıyor, açılıyor, açılıyor. Vaktimin neredeyse tamamında yazıyla uğraşırken bir es verip fotoğraf olsun, dans olsun, resim olsun farklı sanat dallarında neler olduğunu öğrenmek veya başka bir dilin şahıs zamirlerini ezberlemek bana iyi geliyor.
Evde nesting olur da Substack’te olmaz mı! Eylül ayında Substack altyapısı üzerindeki websitemi güncelledim, ilgilendiklerinize ulaşmak basitleşti, buradan -Poetika- ya da tarayıcıya www.sepinsinanlioglu.com yazarak göz atabilirsiniz.
Bu ara beni gülümseten bir sahne var ve devamlı farklı versiyonlarına rastlamaya başladım: bir büyüğün elinden tutmuş yürüyen ufak çocuk, adeta bir mantara ayak takmışsınız yürüyor. Eğer araba kullanırken görmüşsem sesli seviyorum çocuğu, eğer dışarıdaysam içimden, sevgiden bir sözcük seli ağzımdan akıyor, tutamıyorum. Ali de arabadaysa bizim haşarı köpeğimiz Alice (in Wonderland/Harikalar Diyarında) gibi kulaklarını dikiyor, “Anne sen küçük çocukları çok seviyorsun…” Vallahi seviyorum.
Aidiyet demişken, çocuk, anne ve de, yakında anne yarasına değinen bir yazı geliyor. Baba yarası çok konuşuluyor bu memlekette, edebiyatta ne çok örneği var düşünsenize, oysa anne yarasından dem vuran az. Tam da buraya sizinle birlikte kafa yormak için sabırsızlanıyorum. Poetikalar’a gelenler: Aidiyet demişken kendi doğum hikâyenizi araştırabilir misiniz? Olduğu kadar, yani.
Eylülde bir de kalabalık bir Poetika yaptık! Aidiyet etrafındaki sohbet -sonrasında verdiğiniz geri bildirimlere dayanarak- hepimiz için çok keyifli, doyurucuydu. Tadı damağımızda kaldı, bir sonraki buluşmada kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Sohbetin önemli noktalarını özetlediğim bir doküman üzerinde çalışıyorum, Poetika Mektep’te paylaşacağım, öncesinde kısa bir kesit şurada:
Kaydın tamamı şurada: Poetika - [Aidiyet]
Poetika
Şöyle:
POETİKA Master: Her ayın ilk pazarı bir kavram üzerinden buluşma, şurada: Poetika Master
POETİKA Journal: Yazmak, çizmek, tasarlamak, elleriyle herhangi bir şey üretmek isteyen “Poetika”cılarla birlikte çıkardığımız dijital fanzin, iki örnek şurada: Poetika Journal
POETİKA Mektep1: Başta Yetişkin Eğitimi olmak üzere bugüne kadar verdiğim bütün eğitim, atölye, seminer ve röportajlarım, hard disk’imdeki her şey, şurada: Poetika Mektep
POETİKA Podcast: POETİKA Mektep’teki bütün video ve ses kayıtların podcast formatı, şurada: Poetika Podcast
POETİKA Denemeler: Poetika Journal’ın temeli deneme yazıları, şurada: Poetika Denemeler
POETİKA Edebiyat: Kitaplar, edebiyat üzerine denemeler, şurada: Poetika Edebiyat
POETİKA x Arkadaşlar: Poetika’ya yazılarıyla veya sohbetleriyle katkıda bulunan yazarlar, sanatçılar ve akademisyenler, şurada: Poetika x Arkadaşlar
POETİKA Mektup/Bülten: Poetika aylık mektup/bülteni, şurada: Poetika Mektup/Bülten
Üyelik
Poetika’ya ücretli ya da ücretsiz üye olabiliyorsunuz, şurada: Poetika Üyelik
POETİKA Master yani aylık buluşmalar, POETİKA Journal yazarlığı, POETİKA Mektep ve POETİKA Podcast sadece ücretli üyelere açık.
POETİKA Journal okurluğu, POETİKA Denemeler, POETİKA Edebiyat, POETİKA x Friends ve POETİKA Mektup/Bülten ücretli ve ücretsiz tüm üyelere açık.
Aylık üyelik ücreti 3,5 pound (194 TL), yıllık 30 pound (aylık 139 TL’ye denk). Ücretler yabancı para çünkü Substack’in ödeme platformu Stripe Türkiye’de çalış(a)mıyor.
Diğer
Sadece iletişim amaçlı kullandığımız bir whatsapp grubu var, katılmak isteyenler için buraya tıklayın: Poetika Whatsapp
Çok sevgiler herkese,
Sepin
Çalıştığımız, kafa yorduğumuz, üzerine yazdığımız çizdiğimiz kavramlar için 100+ saat video ve metinleri içeren POETİKA MEKTEP müfredatı: Yetişkin Eğitimi kayıtları/Münferit seminerlerimin kayıtları/Stephen Jenkinson, Paul Lynch vb röportajlar/Plymouth Üniversitesi Dartington College of Arts “hikâyeler” yüksek lisansımdan videolar, metinler/Ebeveynler, çocuk & ergenler için temrinler/Sepin Kafası Podcast kayıtları/Destekleyici farklı içerikler
Sepin muhteşemsin ya çalışkanlığına, disiplinine ,arşivciligine sayacak öyle şey var ki tek tek siralamayayim her şeyine hayranım güzel kadın maşallah 🧿 Seviliyorsun♥️
“Birbirimize lazımız” çok kalp