Dualite ve "Kız'la Randevu"dan bir paragraf
İnsan bir şeye taktı mı etrafındaki her şey o dilden konuşmaya başlıyor. Yani bana öyle oluyor. Benim bu ara içime düşen o “şey” dualite. Terapide, arkadaşlarımla, buluşmalarda her sözüm oraya çıkıyor. Yazdıklarım ve okuduklarımda da, haliyle. İkilik ve iki hatta, sadece “iki”nin kendisi. Stephen Jenkinson, Kanada’da çiftlikte, Ontario ve Golden Lake’te geçirdiğim 2019 yazında Kitabı Mukaddes’ten bir şeyler anlatırken “anti” ön ekinden bahsetmişti. “Christ ve anti-Christ”taki anti-Christ’in deccal değil “İsa’nın olmadığı her şey” olduğundan dem vurmuştu ve İsa’yı tamamladığından da. Ne çiftlik notlarında ne anti ön ekinin etimolojisinde bunu buluyorum ama hatırlayacağım, biliyorum.
Delil yokluğunda ise bu idrakte asılıyor ve sallanıyorum. Eşiğin ötesine geçtim, anlamlandırması varsın peşi sıra olsun.
illustrasyon: Birsu Çeltek, www.birsuceltek.com
Aşağıya kopyaladığım Mateo Garcia Elizondo’nun “Kız’la Randevu”sundaki bu paragraf tam da bunları hatırlattı bana:
Var olduğunu bildiğim halde zihnimin mantıklı kararlar veren bölümünü çoktandır denetleyemiyorum. Bir mantığım olduğunu biliyorum, ama onu neyin yönettiğini tam bilemiyorum. Belki de birden fazla mantık vardır. Bazen içimde iki kişi olduğu hissine kapılıyorum: Biri -“ben” diye tanımladığım- kendi kendini tüketmeye ve böylece elindeki en acısız ve etkin yollarla maddiyatın ağırlığından kurtulmaya çalışıyor; çok daha inatçı, kusurlu ve kaypak olan öteki ise her şeye rağmen hayatta kalıyor ve beni canı nereye isterse oraya peşinden sürüklüyor.
Kız’la Randevu, Mateo Garcia Elizondo, çev. Roza Hakmen, Siren Yayınları
Elizondo, Gabriel Garcia Marquez’in torunuymuş. Muazzam değil mi? Hem muazzam hem de kâbus, yani Elizondo da yazar olduğu için kâbus. İki ucu benden daha genç yaşında birleştirir umarım. Gözlerinin yaşına bakmayıp bir güzel kavrayıp gerekiyorsa az biraz çekiştirip çemberi yapıverir.
Ben geç kaldım.